Birkaç zor yıldan sonra Jaguar sonunda Aston-Martin, Volvo ve Land Rover ile birlikte Ford portföyüne girdi.
Ama mücadeleler yeni başladı.

XJR V8 1997’de piyasaya sürüldüğünde, İngiliz mühendisler bahislerini yeni geliştirilen 4.0 litrelik süper şarjlı ünite üzerine koydular. Ford, 1999’da şirketi satın aldıktan sonra, lüks şirket, 2003’te eski XJ neslini yeni bir modelle değiştirmelerini gerektiren farklı dönüşümlerden geçti.

Dışarıdan bakıldığında, görsel kimlik güçlü kaldı. Dört yuvarlak farlar yerinde tutuldu. Bir bakışta, bazıları bunun sadece bir makyaj olduğunu söyleyebilirdi, ama bundan daha fazlasıydı. Kabin, daha uzun insanların içine sığabilmesi için biraz daha yüksekti. Dingil mesafesi daha uzundu ve alüminyum paneller, otomobili daha hafif hale getirmek için yaygın olarak kullanıldı.

İçeride Ford, Fiesta ve Mondeo düğmelerini her yere koymaya başladı. Daha önce olduğu gibi aynı premium görünüme sahip değillerdi. Otomatik vites seçici için aynı J modelini korudu ve yolcuları etkilemek için lüks hissi vardı. Ayrıca XJR, sürücüsünü de etkilemeyi başardı.

Kaputun altında, 1997 Jaguar serisinden önceki 4.0 litrelik üniteye dayanan yeni bir 4.2 litrelik V8 vardı. Otomobilin elektronik aksamındaki diğer ince ayarlarla birlikte artan yer değiştirme, önceki modele göre neredeyse 40 hp daha fazlasını sağladı. Eski, 5 vitesli otomatik şanzıman, yeni, 6 vitesli bir ünite lehine düşürüldü. Ve sürücü etkilendi.