Orijinal Mercedes-Benz SL ortaya çıktığında dünyanın en hızlı arabasıyken, SLS öyle değildi.
Ama çok hızlıydı ve roadster versiyonunda, sürücü o uzun kaputun altındaki güçlü V8’in sesini çok daha iyi duyabiliyordu.

Eğer sürücü onu doğru dürüst duyamıyorsa, bütün mahalleyi korkutacak büyük, gürültülü bir motorun ne faydası olabilir ki? Bu ve belki de roadster çılgınlığı, AMG’nin SLS Roadster’ı üretmesine neden oldu. Geniş ızgarada ve direksiyonda Mercedes-Benz rozetleri olsa bile, otomobilin adı Mercedes-Benz değil Mercedes-AMG. Alman otomobil üreticisi, eski dost/düşman BMW gibi diğer premium otomobillerle değil, Porsche segmentinde rekabet edebilmek için AMG’yi ayrı bir alt markada dönüştürmeye karar vermişti.

Dış görünüm tamamen bir roadster. Çok uzun bir kaput, kısa bir kabin ve kısa ön ve arka çıkıntılara sahip biraz bagaj. Motor, tamamen ön aksın arkasına monte edilmiş olduğundan uzun kaput gerekliydi. Bu, arabayı daha dengeli hale getirdi. Açılır tavan sadece 11 saniyede açılıp kapanabiliyor, bu da otomobilin çeyrek millik bir drag yarışı yapması için gereken 11.5 saniyeye yakın.

İçeride, gösterge panelinin klasik görünümü, iki büyük yuvarlak analog kadran ile güzel bir şekilde yapılmış. Pano tasarımı bir uçak kanadından esinlenmiştir ve hava menfezleri haç biçimindeki nozullar jet motorlarını andırmaktadır. Bilgi-eğlence sistemi orta konsolun üstüne yerleştirilmiş ve kol dayanağının yanındaki döner düğme ile kontrol edilebiliyor.

Ve evet, en önemli kısım, coupe versiyonunda sürücü koltuğundan net bir şekilde duyulamayan, arka egzozlardan güçlü bir nota ile kükreyen 571 hp, doğal emişli motor.