İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra BMW hamlesini yapmaya ve otomotiv endüstrisine geri dönmeye çalıştı.
Ve bir limuzin için ilk modeli, markayı neredeyse gömen büyük bir arabaydı.

BMW 501, denemeler ve hatalar için bir ders olabilir. BMW nihayet Isetta gibi motosikletlerden ve mini araçlardan çıkarak otomobil üretme yetkisine sahip oldu. Şirket mühendisleri kütüphanede eski iyi araçlar için kazı yaptı ve savaş öncesi model 326’dan bir şasi ve motor çıkardı ve bir araba yapmaya çalıştı. Sonuç, ağır, barok tasarımlı bir araçtı. 501 adı ve Barok-Melek takma adı vardı.

501, Almanya’dan yeni üst sınıf yöneticiler tarafından kullanılmak üzere tasarlandı. Doğrudan rakip Mercedes-Benz’di. Uzun, geniş tekerlek davlumbazları ve arkadan menteşeli kapılar, konforlu arka koltuklara mükemmel erişim sağlıyordu. Motordan daha uzağa monte edilen şanzıman için garip bir teknik çözümü vardı. Tork, kısa bir tahrik mili aracılığıyla buna ve oradan arka tekerleklere gönderildi.

Fiyat, ana rakip Mercedes-Benz 220’den daha düşüktü, ancak araba ancak 1952’nin sonlarında teslim edilmeye hazırdı. Teslimatın gecikmesi BMW’yi zor bir mali duruma soktu. Kaybedilen zemini kazanmak için Münih merkezli şirket, 1954’te yeni bir modelden çok 501 versiyonu olan 502 modeli için kaputun altına bir V8 motor yerleştirdi. Teknik kaliteye rağmen her iki araba da zayıf satışlar yaptı. Araçları ve yeni V8 motorunu geliştirmenin bedeli yüksekti.